Mevsim değişikliklerinden ve sert hava koşullarından en çok etkilenen uzuvlarımızdan biri de dudaklarımız. Hatta kendi adıma en çok dudaklarımın etklendiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Sert hava koşulları derken de sadece kışı kastetmiyorum. Bana göre yazın çok kuru ve sıcak günleri de bu sınıfın içine giriyor. Dudaklar ten gibi bronzlaşmayıp direk kavrulduğu için kışın olduğu kadar yazın da özenli bir bakıma ihtiyaç duyuyorlar. Bu yazımda dudak bakımı için yaptıklarımı paylaşıp kullandığım balmları yorumlayacağım.

Yüz ve vü

 Islak  havlu taktiğini hemen hepimiz biliyoruz. Nemli bir havluyu çok sert olmayan hareketlerle dudakların üzerinde gezdirmek epey iş görüyor. Bir diğer yöntem ise toz şeker peelingi. Bir kaşık toz şekere iki üç damla zeytinyağı ekleyerek elde ettiğimiz karışımı peeling şeklinde dudaklara uyguluyoruz ve ılık suyla duruluyoruz. Zeytinyağı e vitaminiyle dudakları nemlendirirken şeker de ölü derilerin atılmasını sağlıyor. İkisi de pratik ve işe yarar yöntemler.

Kullandığım ürünleri madde madde ayırıp incelemeyi daha uygun buldum.

Blistex Lip Relief Krem : Kozmetik dünyasında mucize bir ürün var mıdır deseler bunu gösteririm. Benim sürekli dudaklarımı yalama huyum var. Yağ bezine sahip olmadığı için zaten sürekli kuruyan dudaklar bu yanlış eylem sonucu iyice susuzluktan çatlamış toprağa dönüyor. Sonra bir de o kuruyan yerleri ısırma, koparma huyum var. Böyle anlatınca bayağı mazoşist durdu ama biliyorum siz de yapıyosunuz. Sonra gelsin gergin, sürekli sızlayan ve tebessümle dahi çatlayan dudaklar. Nivea, Sebamed ve daha bir sürü markanın lip balmını, dudak kremini kullandım ama hiçbiri gerçekten nem vermiyordu. Dudağı yumuşatıp üstte oluşturduğu tabakayla koruyor ama silinince yine aynı. Sonra Blistex Lip Relief Krem ile tanıştım. Hayatımda unutamadığım tek tanışmam da odur :D  Bu aslında bir lip balm değil, onarıcı bakım kremi. Dudak üzerinde bir bariyer oluşturarak değil gerçekten içine işleyerek nemlendiriyor ve onarıyor. Dudağımı yolup yara yaptıktan sonra gece Blistex’i boca edip sabah yepyeni dudaklarla uyanmamın sayısı hiç de az değildir. Ürün bir tüpün içinde ve beyaz, krem kıvamında. Kokusu ve tadı yok denebilir. Gerçekten çok çok başarılı. 6 ml ve 12 aylık kullanım süresi var. En önemlisi Spf 15 güneş korumasına sahip. Benim gibi sık kullananlar iki taneyle bir yıl geçirebilir. İlk zamanlarda sürekli elimde bununla dolaşmamı garipseyip dalga geçen eşim şimdi evden çıkarken kapıda cüzdan, anahtar, Blistex kontrolu yapıyor :D Onun da favorisi oldu. Renksiz olması, dudağı parlatmaması, ruj formunda değil  tüpte olması  ve medikal bir ürün gibi görünmesi sebebiyle erkekler de karizmayı çizdirmeden rahat rahat kullanabilir :D

Sephora Kiss Me Lip Balm : Bunun görünüşüne vuruldum. O tombik ambalajı , şeffaf kapağın içinden lip balmın görünmesi, renkleri. Bende Strawberry Fizz rengi var. Genelde lip balmlar çok renk vermediğinden bu koyu pembeyi aldım. Nasılsa dudakta böyle durmaz diye düşünüyordum ama yanılmışım çünkü dudakta tam da öyle duruyor. Pigmentasyonu çok yoğun, beklentinize bağlı olarak sizin için iyi de kötü de olabilir bu. Ben sevdim. Çoğu lip glosstan daha iyi renk veriyor. Dudakları yumuşatıyor, renklendiriyor, kalıcılığı da güzel. Şekerli bir tadı ve hafif bir kokusu var, ikisi de rahatsız edici yoğunlukta değil. Ama benimkiler gibi çok kuruyan dudaklarınız varsa tek başına yeterli olacağını sanmıyorum.

Blistex Lip Brillance : Bildik dudak koruyucu formunda ve pembe ambalajlı. Balmın rengi de pembe ve çok minik simler içeriyor. Dudağı parlatıyor ve hafif bir renk veriyor. Gözüm kapalı koklasam şıpsevdi sakız derdim o kadar benzettim kokusunu. Ama tadı ve kokusu bana biraz fazla geldi o yüzden pek sevmedim açıkçası. Bu da yine bir yıllık kullanım süresine sahip ve üzerinde 3.7 gram yazıyor.

Blistex Medi Plus Night : Bu da yine çok severek kullandığım Blistex'lerimden. Dudakları nemlendiriyor ve içindeki mentol sayesinde inanılmaz ferahlatıyor. Sürdükten sonra dudağınızdaki rahatlamayı ve hafif karıncalanmayı hissedersiniz. Vazelin formuna benzer diyelim yapısı için ama daha ince tabi ki. Dudakları bayağı parlatıyor yağlı olması nedeniyle. Gece sürdüğümde sabah kalkınca bile dudaklarım yumuşacık oluyor.  Benim için tek eksi yanı kavanoz tipi ambalaja sahip olması. Cilde ve dudağa kullanılan ürünlerin parmaklanması hijyenik sebeplerden ötürü hoşuma gitmiyor. Ürün yorumlarım bu kadar. Şimdi gelelim dudak dolgunlaştırma konusuna.

Böyle dolgun dolgun kırmızı dudaklar şu hayatta en çok istediğim şeydir herhalde. Angelina Jolie’ ye selamlar. Arada ‘’ben dolgu yaptırıcam ya’’ diye bir gazla kalksam da doğalın yerini tutmaz diye gerisingeri oturuyorum. Acaba evde kendim bir şeyler yapabilir miyim diye araştırırken bir çok öneriyle karşılaştım ve üşenmedim hepsini denedim. Sırayla kısaca bahsedeyim.

 Fullips : Deodorant kapağı gibi yuvarlak ve içi derin bir şey düşünün, kenarları keskin değil yuvarlatılmış olsun. Düşündünüz mü ? İşte onu alıyosunuz dudağınıza dayayıp içindeki havayı hüpp diye çekip dudakları vakumluyorsunuz. Böylece dudaklar bir kaç saat süreyle daha dolgun görünüyor. Muş. Hayır hiç de öyle olmuyor. Bir kere bu fullips dudak şeklinde değil de yuvarlak olduğu için içine sadece dudaklar değil dudak kenarları, dudakla burun arasındaki o bölgenin bir kısmı da giriyor ve onlar da vantuzlanıyor. Sonuç hiç hoş değil. Küçük küçük yapayım sadece dudaklarım şişsin diyorsun ama o da olmuyor. Vakumlayabilmek için dudakların tamamını kapağın içine sokmak zorundasınız ve dudaklar girince hüpp yaparken kenarlar da giriyor.  Fullips'in ovali de var ama sonuç yine verimsiz bence. Şekildeki sakilliği geçtim etkisi de öyle iki üç saat değil on beş yirmi dakika ancak sürüyor. Anlatırken bile saçma, bu bahsi burada kapatalım ve bunu kullandığımı da unutalım lütfen. Kullanan ve memnun olan varsa lütfen yorum bıraksın, gerçekten merak ediyorum işe yarar bulan birisi var mı diye.

Dudak yogası : Şu Matrix’teki olmayan kaşık var ya hani, onun aslında var olmadığını unutup varmış gibi yapıyoruz önce. Ve sapını dudakların arasına koyup kaşığı aşağı yukarı hareket ettiriyoruz. Bunu her gün üç beş dakika yaparsak dudak kaslarımız gelişip dudaklarımız dolgunlaşıyormuş. Ben hayatımda dudak kaslarını geliştiren kimse görmedim daha, ki buna çok müsait sektörler var. Neyse. Ayrıca o dolgunlaşana kadar çene ve yanak kasları ne hale gelir bilemiyorum. Bu dudak yogasının  bir de dudakları büzüp ileri iterek geri çekeren falan yapılan versiyonları var.  Geçelim değil mi?

Sally Hansen Dudak Dolgunlaştırıcı Parlatıcı:  İçinde tarçın ve biber yağı kullanılan bu parlatıcının en sevdiğim yanı dudağı gerçekten çok parlak göstermesiydi. Diğer gloss parlatıcılar gibi ince yapılı değil biraz yoğun bu nedenle dudakta daha uzun süre kalıyor. Dolgunlaştırma etkisine ise pek karar veremedim sanki hafif bir dolgunluk sağlıyor gibiydi ama placebo da olabilir bilemiyorum. O yüzden de bir kutu kullandım ve yenisini almadım.

Tarçın Yağı : En umutlu olduğum buydu. Biliyorsunuz yukarıda da bahsettiğim ürün gibi, çoğu dudak dolgunlaştırıcı kozmetiklerde tarçın ve biber yağı kullanılıyor. Ben de öyleyse neden direk tarçın yağını sürmeyeyim dedim. Öncelikle eğer alerjik bir bünyeniz varsa kesinlikle uzak durun. Çünkü çok kuvvetli bir yağ. Can yakma performansı bayağı iyi, ayrıca dudak kenarlarına değerse hafif kızartıyor. Dudağı çok fazla kurutuyor. Dolgunlaştırma etkisi hakkında konuşmak dahi istemiyorum yoksa lafın ucu tarçını keşfeden insana kadar gidecek.

Agresif tavrımdan da anladığınız üzere dolgunlaştırma konusunda estetik müdahale harici her şeyin şehir efsanesi olduğunu düşünüyorum. Uzun bir yazı oldu ama bu konunun derli toplu olmasını istediğimden ayrı ayrı postlar açmadım. Buraya kadar okuduysanız da teşekkür ederim.

‘’Güzel’’ günler, dolgun dudaklar :D

Blistex Lip Relief Krem : 10 tl

Sephora Kiss Me Lip Balm : 24 Tl

Blistex Lip Brillance : 10.25

Güzel bir makyajın ilk adımı güzel bir cilttir. Güzel bir cildin yolu ise sigara ve alkol kullanmamaktan, dengeli beslenme, düzenli uyuma ve bol su tüketmekten geçer. Bütün bunlara dikat etmediği halde cildi güzel olanlar da genlerine bir teşekkür etsin. Kamu spotu tadındaki girişimizden sonra bana yazıyı okumayı bırakacak kadar gıcık olmadıysanız devam edelim. Şaka bir yana hepimiz güzel bir cilt için öncelikli ihtiyacın yukarıda saydıklarım olduğunu biliyoruz. Cilt bakım ürünleri bence bu zincirin son halkası. Buradan işlevleri ve faydalarını hafife aldığım gibi bir sonuç çıkmasın. Aksine doğru ürünler kullanıldığında gerçekten gözle görülür sonuçlar elde ediliyor. Bu yazım da bana gözle görülür geri dönüşler veren Advance Genifique Gençlik Aktivitörü Serum hakkında olacak.

Vissionaire Cilt Bakım Kremi’in yanında hediye edilen minik deneme boyu ile başladım bu serumu kullanmaya. Daha sonra YKM indiriminden 20 ml boyunu 99 liraya aldım.

Öncelikle serumun hitap ettiği belirli bir yaş aralığı yok. Yaşınızdan bağımsız olarak cildinizin ihtiyaçları doğrultusunda kullanabileceğiniz bir ürün. Bunu zaten farklı yaş aralıklarından olan reklam yüzleri Penelope Cruz, Lily Collins, Kate Winslet ve Lupita Nyong’a bakarak da anlayabiliriz. 

Yine de ben mantıken 25 üstü diye düşünüyorum çünkü işlevi ciltteki gençlik işaretlerini aktive etmek olan bir serumun, biyolojik olarak henüz gelişimi devam eden 25 yaş altı genç ciltlerde kullanması çok mantıklı değil. Büyüme 25 yaşında bitip bundan sonra her geçen gün yaşlanmaya başladığımız için 25’ten sonra gönül rahatlığı ile kullanılabilir. Alışverişlerimi yaptığım Lancome uzmanının görüşü de bu yöndeymiş onu da ekleyeyim.

Ürün gerçekten iddialı, cilde işleyerek 10 gençlik işaretini aktive edip hem gözle görünen hem de dokununca hissedilen bir gençleşme vaad ediyor. Bunlar benim değil bizzat Lancome’un sözleri. 14 yıllık bir araştırma sonucu 9 patent ile 2009 yılında piyasaya sürülmüş ve 2029’a kadar patenti alınmış durumda.150’den fazla ödül aldığı yazılıp çiziliyor ama ben bu konuda net bir bilgiye ulaşamadım, şu şu ödülleri aldı diye belirtseler bence daha güzel olurmuş.

 Yine çok beğendiğim aplikatörü de Lancome patentli imiş. Şise kapalıyken üstteki butona bir kaç kez basıyorsunuz ve cam çubuk içerisine serum pompalanıyor. Şişeyi açıp aplikatörü yüzünüze sürmek yerine yine butona basarak yüzünüze istediğiniz kadar serum damlatıyorsunuz. 

Ben her akşam temizlediğim cildime sürüyorum, sonra nemlendirici krem uyguluyorum yüzüme. Hali hazırda kullandığınız ve vazgeçmek istemediğiniz bir serum varsa ama bunu da denemek istiyorsanız onun da yolu var. Önce Lancome Advance Genifique  Serumu uyguluyorsunuz, sonra kulandığınız serumu uyguluyorsunuz, hala birşeyler süresiniz varsa da nemlendiriciyle sonlandırıyorsunuz J Önemli olan cilde sudan sonra ilk temas edenin Genifique Serum olmasıymış. Toniği katmıyorum elbette, krem ve serum manasında ilk olacak.

Bendeki etkilerini şöyle : cildim gerçekten aydınlandı ve daha pürüzsüz görünüyor. Sabahları uyandığımda o aydınlık görüntüyü seviyorum. Burun kenarlarından aşağı inip dudakları adeta parantez içine alan şu çok çok ince çizgiler de yok oldu diyebilirim. Dokunduğumda da yüzüm daha pürüzsüz geliyor elime. Cilt tonu eşitliği konusunda da başarılı buldum. Çok ani ve keskin olmasa da işe yaradığını düşünüyorum. Maalesef her ürün gibi bunu da düzenli kullanmak gerekiyor. Bir kaç gün tembellik edip ara verdiğimde o aydınlık ve taze görünüm soluyor gibi geliyor. Zaten ben kozmetiklerin kullanıldıkları sürece işe yaradığını düşünenlerdenim. Yani markasından bağımsız olarak konuşuyorum ; bir şişe serum kullanayım cildim pasparlak olsun, pürüzsüzleşsin, nemlensin, elastikiyet kazansın öyle de kalsın diyorsanız o iş biraz yaş. Ama ben bunu sürekli kullanırım aksatmam diyorsanız Advance Genifique Serum tavsiye edebileceğim bir ürün.

Çok kısa yapısından da bahsetmek istiyorum. Yağsız ve çok ince bir serum. Kendisi akışkan ama yüzde bıraktığı his ve emilim açısından jel gibi. Kokusu da yok. Sürdükten on saniye sonra yüzüme dokunduğumda sanki hiç birşey sürmemiş gibi hissediyorum. Yağlı bir his ve parlama asla yok. Ama cildimi nemlenmiş hissediyorum ve gerçekten taze görünüyor. Umarım işe yarar bir post olmuştur.

‘’Güzel’’ günler.

Fiyat : 30 ml için tavsiye edilen fiyat  249 TL  ( Ben YKM’den indirimli olarak 20 ml’i 99 tl’ye aldım.) 

Kelime anlamı ‘’çıplak’’ olan nude çılgınlığı uzunca bir süredir herkesi ele geçirmiş durumda. Öyle kolay kolay modası geçeceğe de benzemiyor. Ten rengi göz kalemleri, dudak rengi rujlar, bej tonlarda göz farları nude makyajın demirbaşları olarak büyük saygı ve sevgi görüyorlar. Biliyorsunuz bu tarzda işin özü makyajlı olup makyajsızmış gibi görünmek.

Kinda Sexy de M.A.C.’in en çok satılan nude rujlarından biri ve gerçekten tonu çok güzel. Sarı alt tonlu açık buğday olmam sebebiyle sanırım, nude rujlar bende birazdan kefenlenecekmişim etkisi yarattığından bu sevdadan vazgeçmek üzereyken tanıştım kendisi ile. Nude kategorisine göre birazcık renkli olduğu için çoğu tene de yakışıyor. Denediğim çoğu nude gibi dişleri olduğundan daha sarı göstermiyor. İster günlük makyaj için krem bej farlarla, ister yaz akşamları için bronz ışıltılı bir akşam makyajıyla, ister gece için siyah şık bir göz makyajıyla kullanın, hepsine uyuyor ve makyajınızı tamamlıyor.

Kullanmadan önce dikkat edilmesi gereken bir kaç nokta var, her rujda olduğu gibi en doğru uygulama için dudak kalemi şart. Ruj mat yapıda olduğu için sürmeden önce mutlaka dudaklar peeling yapılmış ve nemlendirilmiş olmalı. Aksi halde çizgilere doluyor, dudaktaki kuruluğu ve kusurları çok fazla ön plana çıkarıyor. Bu açıdan sür çık bir ruj değil kendisi. Hazırlık istiyor. Ama yukarıda da bahsettiğim gibi joker bir renk. Ve mat serisinden olmasına rağmen Ruby Woo gibi kurutmadı dudaklarımı. Bu sebeplerle ben Kinda Sexy’yi sevdim.

Buraya eklemek istediğim bir anekdot var, biz kadınlar istediği kadar nude olsun yüzde bir ürün varsa hemen anlıyoruz ama erkekler bu konuda oldukça masum. Genelde nude makyajlı birini görünce ‘’makyajsız bile ne kadar güzelmiş’’ gibi tepkiler verdiklerine şahit oldum J  Tabi nude makyaj furyası bu kadar yayıldıktan sonra sanıyorum onlar da uyanmıştır artık mevzuya.

Son olarak, ismindeki iddia renginde yok ama siyah şık bir göz makyajını daha da öne çıkarıp seksi hale getirmeyi biliyor. Belki de ismideki Sexy buradan geliyordur J

‘’Güzel’’ günler.

Renk : 10/9

Kalıcılık : 10/8

Fiyat 60 TL

‘’Karşı cinsin bir kadında en çok dikkat ettiği şeyler’’ konulu anketlerini bilirsiniz. Genelde de ilk üçte eller, gözler ve dişler olur. Bu sorunun doğru cevabını sadece erkekler bilebilir tabi ama ben kendi adıma karşı cinste de hemcinslerimde de bakımlı ellere büyük bir hayranlık duyduğumu söyleyebilirim. Bu yazımın konusu da bakımlı ellerin olmazsa olmazı sağlıklı tırnaklar.

Güçsüz, sağlıksız tırnakların dört belirtisi vardır. Çabuk kırılma, sararma, katmanlara ayrılma, tırnak yüzeyindeki dalgalı-çukurlu görünüm. Tırnaklarımızı güçlendirmek için neler yapabileceğimize hep beraber bakalım.

1.Doğru Beslendiğinize Emin Olun

Kırılgan ve sağlıksız tırnakların nedeni kalıtsal olabilir. Fakat genellikle bu problemin nedeni yetersiz beslenmeden kaynaklanan vitamin eksikliğidir. Tırnaklar için A, E, C ve B vitaminleri ile çinko ve kalsiyumun çok büyük önemi vardır. Suda çözünen bir B grubu vitamini olan Biotin, Vitamin H ve B7 Vitamini olarak da adlandırılıyor. Ona takılan bir diğer isim de ‘’Güzellik Vitamini’’. Eksikliği durumunda saç ve tırnaklardaki olumsuz etkileri çok çabuk görülen bu vitamini yeterli ölçüde aldığınıza emin olmalısınız. Normal bir beslenmede yetişkinler için günlük 30 mikrogram. Biotin ihtiyacı yiyecekler tarafından karşılanıyor fakat sigara ve alkol kullanıyorsanız Biotin’in etkisini azalttığı için dikkat etmekte fayda var. Sağlık ve güzellik içten gelir, problemin kaynağı içerideyse biz tırnak sertleştirici ojelerle, kürlerle tırnaklarımızı sağlığına kavuşturamayız.

2.Manikür ve Pedikürdeki Sinsi Tehlike

Manikür ve pediküre hepimiz bayılıyoruz sanırım. En azından benim için seanslar terapi tadında geçiyor. Ama burada da dikkat etmemiz gereken iki nokta var. Birincisi törpü. Tınaklarımız her ne kadar kolay zarar görmez gibi görünse de aslında hiç öyle değil. Sert görüntülerinin ardında yumuşacık bir kalp, pardon hassas bir yapı yatıyor. Metal tırnak törpüleri, hatta bütün metal manikür pedikür malzemeleri tırnaklara zarar veriyor. Mesela manikürde mutlaka o sivri ucu tırnak altlarına sokarlar temizlemek için. Ama biraz sert bir hareketin, biraz fazla bastırmanın tırnağı zedeleyerek verdiği zarar o an ortaya çıkmasa da daha sonra kırılmasına sebep oluyor. O yüzden tavsiyem karton törpüler kullanmanız. Hem daha sağlıklılar, hem metalin soğuk ameliyat aletlerine benzeyen görüntüsü yerine çok şeker renklerde ve desenlerde seçenekleri var. E tırnağımın altını nasıl temizleyebilirim diyorsunuz değil mi? Ben de kürdan diyorum. Manikür setinize katacağınız bir kutu kürdan epey iş görecektir. Tırnak diplerine çok dikkat etmek kaydıyla.

Bir diğer sinsi 4 taraflı tırnak yüzeyi parlatma törpüleri. Tırnak yüzeyini pürüzsüz hale getiriyorlar ve çok güzel parlatıyorlar değil mi. Tırnağın yarısını soya soya, aşındıra aşındıra... Ben de bir zamanlar tırnakları parlatıcı olmadan bile mükemmel gösterdiği için bu törpülerin müptelası olmuştum ama tırnak kırılmalarım arttıkça bu ilişkinin geleceğinin olmadığını anladım. Eğer siz de kullanıyorsanız tavsiyem tırnak ve kalp kırıcı olan ‘’Step 1  File’’ yüzeyini atlamanız. Tırnakları gerçekten çok fazla aşındırıyor, hiç gerek yok. Onun yerine Step 2. Smooth’tan başlayıp çok kaptırmadan hafifçe kullanın. Daha sonra 3. Ve 4. Aşamalarla tamamlayın. Zaten asıl parlaklığı veren 4. Aşama.

3.Zeytinyağı ve Limon Kürü

Zeytinyağı içeriğindeki E vitamini nedeniyle saç tırnak ve cilt için paha biçilemez bir nimet. Tırnakları güçlendirmek ve sararmayı gidermek için ılık zeytinyağına yarım limonu sıkıp ellerinizi 15-20 dakika içinde bekletin. Ellerinizi zeytinyağına sokmadan önce, suyunu sıktığınız limonun iç tarafıyla iyice ovalarsanız fayda artar. Ben haftada iki gün uyguluyorum ve faydasını gördüm.

4.Deterjanlar

Temizlikte kullanılan kimyasalların zararlarını hepimiz biliyoruz. Solunuma zararlı, el derisini mahvediyor, tırnakların canına okuyor. Ama o temizlik de yapılacak, çaresi yok. Tavsiyem mümkünse eldiven kullanmanız. Ama kendimden örnek vermek gerekirse ben eldivenle hiçbir iş yapamıyorum. Hem bu yüzden hem de daha sağlıklı olduğu için temizlikte mümkün olduğunca beyaz kalıp sabun kullanıyorum. O bile çok haşır neşir olduğunuz taktirde tırnakları matlaştırıyor ama deterjanla kıyaslanmayacak kadar küçük bir eksi bu.

5.Klavye Kullanımı

Ah çalışan kadın, ah plaza kadını. Ekmek parası işte mecbur kullanıyoruz ama klavye tuşlarına sürekli çatır çatır tırnaklarınızla vuruyorsanız benim gibi, bilin ki bu da tırnak sağlığını olumsuz etkiliyor. Mümkün olduğunca parmak içleriyle dokunmaya çalışın. Klavyenizi ve tırnaklarınızı incitmeyin.

Uzun bir post oldu farkıdayım. Buraya kadar okuduysanız da çok teşekkür ederim. Benim için çok önemli bir konu olduğundan detaylı yazdım ve şunu yapın bunu yapmayın demek yerine biraz açıklayarak gitmeyi tercih ettim. Umarım burada anlattıklarım işinize yarar, dosta güven düşmana korku salan sağlam mı sağlam tırnaklara sahip olursunuz J

‘’Güzel’’ günler. 

Mac rujların methini duymayanımız kalmamıştır sanırım.  Geniş  renk yelpazesi, hemen hemen her rengin soğuk ve sıcak cilt alt tonlarına yakışacak alternatiflerini barındırması,  kalıcılıkları  bu haklı ünü sağlayan nedenlerin başında geliyor. Hele içlerinde bir tanesi var ki sadece bi ruj olmaktan çıkıp  kadınlar arasında bir arzu nesnesi haline gelmiş : Ruby Woo.

Sanırım Ruby Woo üzerine en çok yazılıp çizilen rujlardan biri. Bu ilginin sebebi de kırmızı olması bence. Sarı alt tonlu bir cilde sahibim, benim cilt alt tonuma sahip kişilere de sıcak alt tonlu kırmızılar önerilir genelde. Sıcağını da denedim, soğuğunu da denedim ama bir türlü bana yakışan kırmızı ruju bulamadım.  Ta ki Ruby Woo’ya kadar. Bu rujun güzelliği de burada zaten, soğuk alt tonlu olmasına rağmen gördüğüm duyduğum kadarıyla tüm cilt tiplerine yakışıyor. En azından ben henüz aksini görmedim.

Bendeki duruşunu hem ben çok beğendim, hem de bir kaç kişiden rujumla ilgili iltifat alınca kırmızı ruj arayışımın nihayet son bulduğunu anladım. Siz de kırmızı ruj seviyor  fakat kendinize yakıştırdığınız bir  ton  bulamıyorsanız bir M.A.C mağazasına uğrayıp Ruby Woo’yu mutlaka deneyin. Ben çerçeve için Flormar Waterproof Lipliner 233 numarayı kullanıyorum.

Benim için artı ve eksilerini sıralarsam artıları şöyle ; ürünün muhteşem bir matlığı var, uygulandıktan sonra dudaklar kadife gibi görünüyor.Zaten sahip olduğu Retro Matte sıfatını da buradan alıyor. Mat olması sizi yanıltmasın, sürümü gayet rahat. Tabi yoğun pigmentli olduğu için taşırmamaya çok dikkat etmek gerekiyor. Yukarıda da bahsettiğim gibi kırmızısı çok çok güzel. Ne açık, turunculuk barındıran bir kırmızı, ne de gereğinden fazla koyu, bordoya yanaşmaya başlamış  bir kırmızı. Kısacası kırmızı denildiğinde akla gelen kırmızı diyelim J  Yoğun piğmentli ve kalıcı olduğu için uzun süre kullanılacak bereketli bir ürün.

Eksilerine gelirsem. Bir çok kişinin bahsettiği gibi rujun oldukça kuru bir yapısı var, sürümü benim için rahat fakat sürdükten yirmi dakika sonra  zaten kuru olan dudaklarımın gerilmeye başladığını hissediyorum. Rujdan önce mutlaka Blistex Lip Relief ile dudaklarımı nemlendirmeme rağmen bu hızlı  kuruma canımı sıkıyor. Ruj mat olduğu için üzerine nemlendirici krem sürdüğümde de özelliğini yitiriyor. Böyle bir açmazı var benim için. Ayrıca diğer rujlar gibi çıktıkça yenileyeyim diyemiyorsunuz, ikinci tazelemede problem yaşamadım ama üçüncüye kalkıştığımda dudağımdaki kuru ruj parça parça olup oldukça pürüzlü bir görüntü bıraktı. Bu yüzden ikinci sürüşten sonra yapılacak şey ruju tamamen temizleyip  nemlendirme, çerçeve, ruj sıralamasını tekrarlamak. Tabi bunlar benim için gülün dikeni tadında.

Bir şey yiyip içmezsem ilk sürdüğüm haliyle üç saat kadar kaldı şimdiye kadar. Daha uzun da dayanabilir belki ama ben üç saat bir şey yiyip içmeden duramadığım için  bendeki süresi bu J Yağlı yiyecekler hariç bir şey yiyip içtiğinizde veya sigara kullandıktan sonra dahi dudakta kalıyor fakat iç kısımları çok çok az soluyor haliyle. Bu kadar kusur da nazarlık olsun canım.

Ben Ruby Woo’yu çok sevdim ve bittikçe yenileyeceğim bir ruj oldu. Sizin de yorumlarınızı okumaktan mutluluk duyarım.

‘’Güzel’’ günler.

Kalıcılık : 10/9

Renk : 10/10

Fiyat  60.00 TL

Yüz fırçalarının, onları cilt temizleme ve bakım rutinine katmamız için oldukça geçerli vaatleri var.  Derinlemesine temizlik, siyah nokta oluşumunu engelleme, ölü derilerin giderilmesi, dolaşımı hızlandırma ve dolayısıyla cildin daha sağlıklı hale gelmesini sağlamak. Bu yazımda şu sıralar kullanmakta olduğum The Body Shop Facial Brush’la ilgili deneyimlerimi paylaşacağım.

Öncelikle fırçanın şık ve bana göre ergonomik bir tasarımı var. Şeffaf plastikten yapılmış kısa ve ucu topuz şeklinde yuvarlatılmış tutma yeri ile yine şeffaf plastikten yapılmış  koruma kapağı oldukça sade ve estetik. Uzun saplı olmaması ve koruma kapağı olması ürünü sehayatler için çantada taşımaya uygun hale getirmiş.

Gelelim kullanım yorumlarıma.

Sabah ve akşam olmak üzere günde iki kez  jelle yüzümü yıkayıp tonik kullandığım günlük rutinime fırça da eklemek cildimi yıpratacağım konusunda endişenmeme neden oluyor. Bu yüzden fırçayı ağır ten makyajı yaptığım günlerin sonunda kullanıyorum. Bir damla temizleme jelini fırça ile köpürtüp nemli cildimde yumuşak daireler çiziyorum. Otuz saniye kadar sürüyor bu. Yarattğı temizlik hissi gerçekten fark ediliyor. Fırçayı kullandıktan sonra cildimin nefes aldığını hissettim. Fakat sentetik olan kıllar bana biraz sert geldi. Kullanırken cildimi tahriş mi ediyorum diye endişelenmedim değil. Bir  tık daha yumuşak olabilirmiş. Siyah nokta oluşumunu azaltıyor, fakat oluşmuş siyah noktalar için tabi ki bir faydası yok. Cildim ölü derilerden kurtulduğu için ten makyajı yapmak daha zevkli hale geldi. Ayrıca ürünü kullandıktan sonra dolaşımın hızlanması nedeniyle yüzümün pembeleşip canlı bir hal almasını çok sevdim. 

The Body Shop’tan daha yumuşak ve doğal bir fırça beklentisi içindeydim ama işlevselliği gayet güzel. Bütün beklentilerimi karşılayacak yeni bir fırçaya rastlayana kadar da kullanacağım bir ürün. 

‘’Güzel’’ günler.

Fiyat : 17.00 TL

Makyaj denildiğinde göz makyajı demirbaştır bana göre. Genelde makyaj yapmıyorum diyen kadınların bile mutlaka bir rimeli ve kalemi vardır. Bazen kendimizi çok cansız gördüğümüzde ya da acilen bir yere yetişmemiz gerektiğinde elimiz hemen rimel ve kaleme gider. Çünkü bu ikili, ifadeyi diğer makyaj malzemelerine oranla daha çabuk ve daha fazla değiştirir. Benim tek bir makyaj malzemesi kullanma hakkım olsaydı o rimel olurdu. Tabi bunun bir de temizlemesi var.

Sephora Çift Fazlı Göz Makyaj Temizleyicisi ile bir seyahatte tanıştım. Yanıma makyaj temizleyici almayı unuttuğumu fark etmemle Sephora’yı bulup girmem bir oldu. Evde zaten kullandığım bir ürün olduğundan üç farklı boydan en küçük olanı seçtim. O bittikten sonra yine Sephora yolunu tutup en büyük boyundan bir tane J

Ürünün çoğu göz makyaj temizleyicisi gibi şeffaf,sert plastikten bir şişesi var. Siz gelip bugün sana çok ihtiyacım var diyerek onu kullanana kadar iki faza ayrılıp mavisi altta şeffafı üstte bekliyor kenarda. Elinize alıp çalkaladığınızda ise bu iki faz birbirine karışıp parıldıyor, simli bir görünüm kazanıyor.

Ürün hücre yaşlanmasını geciktiren ve antioksidanlar içeren bir madde olan flavonoid ve zeytin ağacı özleri içeriyor bu nedenle de kirpikleri besleme iddiası var. Bir diğer güzel özelliği ise paraben ve parfüm içermemesi. Ayrıca hassas gözleri olanlar ve lens kullananlar için de uygun.

Şişe ağzındaki delik biraz küçük bana göre. O yüzden ben şişeyi pamuğun üzerine çevirip birkaç saniye bekliyorum. Yalnız çok bol kullanmamakta fayda var çünkü makyajı çıkarayım derken yüzünüzün her tarafına yayabiliyorsunuz ve ortaya arazide kamufle olmaya çalışan asker görüntüsü çıkabiliyor J

Göz makyajım için waterproof özellikli ürünler seçiyorum. Pamuğu gözüme ilk sürmemde temizlemese de birkaç küçük dokunuş sonunda gayet iyi çıkartıyor. Zaten ilk sürüşte bütün makyajı silip atan mucize bir ürün olduğuna inanmıyorum çünkü bu teorik olarak da imkansız. Önemli olan ürünün göze bastırma ve ovalama ihtiyacı hissettirmeden birkaç küçük dokunuşla makyajı çıkarabilmesi. İşte bu temizleyici de bence bu işi gayet iyi beceriyor. Eğer yoğun bir makyaj yapmışsam, rimelimi tek kattan fazla kullanmışsam pamuğu kirpiklerimin üzerinde onbeş saniye kadar bekletiyorum böylece çıkması çok daha kolay oluyor.

Ben kirpik dökülme sorunu yaşamadım. Bazen pamuğa fazla temizleyici alıp gözümün içerisine kaçırdığım oldu ama gözümü hiç yakmadı. Yağlı his bırakma konusunda da şunu söyleyebilirim, çift fazlı bir temizleyici olarak yapısı yağlı olduğundan uygulama sonrası elbette gözde de yağlı bir his bırakıyor ama bu rahatsız edici derecede değil. Zaten sağlıklı olan kullandığınız yüz temizleme ürünüyle (jel,krem,sabun vs.) temizleyip durulamak. Ben bu şekilde kullandığım için yağ butonu problemi de yaşamadım.

Çok severek kullandığım ve bittikçe alacağım bir temizleyici hakkındaki görüşlerimi okudunuz. Buraya kadar geldiyseniz bence siz de ona bir şans verin.

‘’Güzel’’ günler.

Fiyat : 250 ml 25 TL